27 Temmuz 2009 Pazartesi

KURAN'DA ALTINI ÇİZDİKLERİM-4-NİSA

4-NİSA- Kadinlar

Yusuf Ali (English)
4 Women- Kadinlar

Bismillahirrahmanirrahim

1. Ya eyyühen nasütteku rabbekümüllezı halekaküm min nefsiv vahıdetiv ve haleka minha zevcelna ve besse minhüma ricalen kesırav ve nisaa* vettekullahellezı tesaelune bihı vel erham innellahe kane aleyküm rakıyba

In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.

1. O mankind reverence your guardian Lord, who created you from a single person, created, of like nature, his mate, and from them twain scattered (like seeds) countless men and women; reverence Allah, through whom ye demand your mutual (rights), and (reverence) the wombs (that bore you): for Allah ever watches over you.

DİYANET-1. Ey insanlar!
Sizi bir tek nefisten yaratan
ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir. *
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

45. Vallahü alemü bi a'daiküm ve kefa billahi veliyyev ve kefa billahi nasıyra


45. But Allah hath full knowledge of your enemies: Allah is enough for a protector, and Allah is enough for a helper.

DİYANET-45. Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
58. İnnellahe ye'müruküm en tüeddül emanati ila ehliha ve iza hakemtüm beynen nasi en tahkümü bil adlv innellahe niımma yeızuküm bih innellahe kane semıam basıyra
58. Allah doth command you to render back your trusts to those to whom they are due; and when ye judge between man and man, that ye judge with justice: verily how excellent is the teaching which he giveth you for Allah is He Who heareth and seeth all things.
DİYANET- 58. Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

69. Ve mey yütıılahe ver rasule fe ülaike meallezıne en'amellahü alehim minen nebiyyıne ves sıddıkıyne veş şühedai ves salihıyn ve hasüne ülaike rafıka
69. All who obey Allah and the Messenger are in the Company of those on whom is the Grace of Allah, of the Prophets (who teach), the Sincere (lovers of Truth), the Witnesses (who testify), and the Righteous (who do good): ah! what a beautiful Fellowship!

DİYANET-69. Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

70. Zalikel fadlü minellah ve kefa billahi alıma
70. Such is the Bounty from Allah: and sufficient is it that Allah knoweth all.

DİYANET-70. Bu lütuf Allah’tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
87. Allahü la ilahe illa hu le yecmeanneküm ila yevmil kıyameti la raybe fıh
ve men asdeku minellahi hadısa
87. Allah there is no god but He: of a surety he will gather you together against the day of judgment, about which there is no doubt. And whose word can be truer than Allah's?
DİYANET-87. Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Andolsun, sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur.
Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan?

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
106. Vestağfirillah innellahe kane ğafurar rahıyma
106. But seek the forgiveness of Allah; for Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.

106. Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

126. Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kanellahü bi külli şey'im mühıyta
126. But to Allah belong all things in the heavens and on earth: and he it is that encompasseth all things.

126. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

132. Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla
132. Yea, unto Allah belong all things in the heavens and on earth, and enough is Allah to carry through all affairs.
132. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

174. Ya eyyühen nasü kad caeküm bürhanüm mir rabbiküm ve enzelna ileyküm nuram mübına
174. O mankind verily there hath come to you a convincing proof from your Lord: for we have sent unto you a light (that is) manifest.
174. Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik.

24 Temmuz 2009 Cuma

KURAN'DA ALTINI ÇİZDİKLERİM-3-ALİ İMRAN

3-ALİ İMRAN
3-The Family Of Imran- imran ailesi
Bismillahirrahmanirrahim

1. Elif lam mim

2. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum

3. Nezzele aleykel kitabe bil hakkı müsaddikal lima beyne yedeyhi ve enzelet tevrate vel incıl

4. Min kablü hüdel lin nasi ve enzelel fürkan* innellezıne keferu bi ayatillahi lehüm azabün şedıd* vallahü azızün züntikam

Yusuf Ali (English)
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
1. Elif Lam Mim
2. Allah there is no god but He, the living, the self subsisting, eternal.
3. It is He Who sent down to thee (step by step), in truth, the book, confirming what went before it; and he sent down the law (of Moses) and the gospel (of Jesus) before this, as a guide to mankind, and he sent down the criterion (of judgment between right and wrong).
4. Then those who reject Faith in the Signs of Allah will suffer the severest penalty, and Allah is exalted in might, Lord of retribution.

DİYANET-Bismillahirrahmanirrahim

1. Elif. Lam. Mim. *
2. Hayy ve kayyum olan Allah'tan başka ilah yoktur. *
3. (Resulüm!) O, sana Kitab'ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncil'i ve Furkan'ı indirmişti.
4. Daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Furkan'ı indirmiştir. Bilinmeli ki, Allah'ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir. *

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

8. Rabbena la tüzığ kulubena ba'de iz hedeytena veheb lena mil ledünke rahmeh* inneke entel vehhab

9. Rabbena inneke camiun nasi li yevmil la raybe fıh* innellahe la yuhlifül mıad
Yusuf Ali (English)
8. Our Lord (they say), let not our hearts deviate now after thou hast guided us, but grant us mercy from thine own presence; for thou art the grantor of bounties without measure.
9. Our Lord thou art he that will gather mankind together against a day about which there is no doubt; for Allah never fails in his promise.

DİYANET-8. (Onlar şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.
9. Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah asla sözünden dönmez.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
16. Ellezıne yekulune rabbena innena amenna fağfir lena zünubena vekına azaben nar


17. Essabirıne ves sadikıyne vel kanitıne vel münfikıyne vel müstağfirıne bil eshar


18. Şehıdellahü ennehu la ilahe illa hüve vel melaiketü ve ülül ılmi kaimem bil kıst* la ilahe illa hüvel azızül hakım


19. İnned dıne indellahil islam* ve mahtelefellezıne utül kitabe illa mem ba'di ma caehümül ılmü bağyem beynehüm* ve mey yekfür bi ayatillahi fe innellahe serıul hısab

Yusuf Ali (English)

16. (Namely), those who say: "Our Lord! we have indeed believed: forgive us, then, our sins, and save us from the agony of the Fire"-
17. Those who show patience, firmness and self-control; who are true (in word and deed); who worship devoutly; who spend (in the way of Allah); and who pray for forgiveness in the early hours of the morning.
18. There is no god but He: that is the witness of Allah, his angels, and those endued with knowledge, standing firm on justice. There is no god but He, the exalted in power, the wise.
19. The religion before Allah is Islam (submission to his will): nor did the People of the Book dissent therefrom except through envy of each other, after knowledge had come to them. But if any deny the Signs of. Allah, Allah is swift in calling to account.

DİYANET-16. (Bu nimetler) "Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!" diyen;
17. Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler (içindir).
18. Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilah yoktur.
19. Allah nezdinde hak din İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini inkar edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur. *

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

26. Kulillahümme malikel mülki tü'til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa'* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa'* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey'in kadır

27. Tulicül leyle fin nehari ve tulicün nehara fil leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy* ve terzüku men teşaü bi ğayri hısab

Yusuf Ali (English)

26. Say: "O Allah! Lord of Power (and Rule), Thou givest Power to whom Thou pleasest, and Thou strippest off Power from whom Thou pleasest: Thou enduest with honour whom Thou pleasest, and Thou bringest low whom Thou pleasest: In Thy hand is all Good. Verily, over all things thou hast power.
27. "Thou causest the Night to gain on the day, and thou causest the day to gain on the night; thou bringest the living out of the dead, and thou bringest the dead out of the living; and thou givest sustenance to whom thou pleasest, without measure.

DİYANET-26. (Resulüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.
27. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

53. Rabbena amenna bi ma enzelte vetteba'ner rasüle fektübna meaş şahidın

54. Ve mekeru ve mekerallah* vallahü hayrul makirın


Yusuf Ali (English)

53. "Our Lord! we believe in what Thou hast revealed, and we follow the Messenger; then write us down among those who bear witness."
54. And (the Unbelievers) plotted and planned, and Allah too planned, and the best of planners is Allah.

DİYANET-53. (Havariler:) Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber'e uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygamberlerini tasdik eden) şahitlerden yaz, dediler.
54. (Yahudiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

84. Kul amenna bilbillahi ve ma ünzile aleyna ve ma ünzile ala ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ma utiy musa ve ıysa ven nebiyyune mir rabbihim* la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun
84. Say: we believe in Allah, and in what has been revealed to us and what was revealed to Abraham. Isma`il; Isaac, Jacob, and the tribes, and in (the books) given to Moses, Jesus, and the prophets, from their Lord: we make no distinction between on and another among them, and to Allah do we bow our will (in Islam).

DİYANET-84. De ki: Biz, Allah a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve Ya'kub oğullarına indirilenlere, Musa, İsa ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırdetmeyiz. Biz ancak O'na teslim oluruz.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
144. Ve ma muhammedün illa rasul* kad halet min kablihir rusül* e fe im mate ev kutilenkalebtüm ala a'kabiküm* ve mey yenkalib ala akıbeyhi fe ley yedurrallahe şey'a* ve seyeczillahüş şakirın

145. Ve ma kane li nefsin en temute illa bi iznillahi kitabem müeccela* ve mey yürid sevabed dünya nü'tihı minha* ve mey yürid sevabel ahırati nü'tihı minha* ve senecziş şakirın

146. Ve keeyyim min nebiyyin katele meahu ribbiyyune kesır* fe ma vehenu li ma esabehüm fı sebılillahi ve ma daufu ve mestekanu* vallahü yühıbbüs sabirın

147. Ve ma kane kavlehüm illa en kalu rabbenağfir lena zünubena ve israfena fı emrina ve sebbit akdamena vensurna alel kavmil kafirın


148. Fe atahümüllahü sevabed dünya ve husne sevabil ahırah* vallahü yühıbbül muhsinın

149. Ya eyyühellezıne amenu in tütıy'ullezıne keferu yerudduküm ala a'kabiküm fe tenkalibu hasirın

150. Belillahü mevlaküm* ve hüve hayrum nasırın


144. Muhammad is no more than a Messenger: many were the Messengers that passed away before him. If he died or were slain, will ye then turn back on your heels? If any did turn back on his heels, not the least harm will he do to Allah; but Allah (on the other hand) will swiftly reward those who (serve him) with gratitude.
145. Nor can a soul die except by Allah's leave, the term being fixed as by writing. If any do desire a reward in this life, we shall give it to him; and if any do desire a reward in the Hereafter, we shall give it to him. And swiftly shall we reward those that (serve us with) gratitude.
146. How many of the prophets fought (in Allah's way), and with them (fought) large bands of goodly men? but they never lost heart if they met with disaster in Allah's way, nor did they weaken (in will) nor give in. And Allah loves those who are firm and steadfast.
147. All that they said was: our Lord forgive us our sins and anything we may have done that transgressed our duty: establish our feet firmly, and help us against those that resist Faith.
148. And Allah gave them a reward in this world, and the excellent reward of the Hereafter. For Allah loveth those who do good.
149. O ye who believe if ye obey the Unbelievers, they will drive you back on your heels, and ye will turn back (from Faith) to your own loss.
150. Nay, Allah is your protector, and he is the best of helpers.

DİYANET-144. Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükafatlandıracaktır. *
145. Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm), belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükafatlandıracağız.
146. Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
147. Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kafirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!
148. Allah da onlara dünya nimetini ve (daha da önemlisi,) ahiret sevabının güzelliğini verdi. Allah, iyi davrananları sever.
149. Ey iman edenler! Eğer kafirlere uyarsanız, gerisin geriye (eski dininize) döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz.
150. Oysa sizin mevlanız Allah'tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
173. Ellezıne kale lehümün nasü innen nase kad cemeu leküm fahşevhüm fe zadehüm ımana* ve kalu hasbünellahü ve nı'mel vekıl
173. Men said to them: a great army is gathering against you: and frightened them: but it (only) increased their Faith: they said: for us Allah

173. Bir kısım insanlar, müminlere: "Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan!" dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!" dediler. *

--------------------------------------------------------------------------------------------------
189. Ve lillahi mülküs semavati vel ard* vallahü ala külli şey'in kadır


190. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ülil elbab

191. Ellezıne yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla* sübhaneke fekına azaben nar

192. Rabbena inneka men tüdhılin nara fe kad ahzeyteh* ve ma liz zalimıne min ensar

193. Rabbena innena semı'na münadiyey yünadı lil ımani en aminu bi rabbiküm fe amenna* rabbena fağfir lena zünubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal ebrar

194. Rabbena ve atina ma veadtena ala rusülike ve la tuhzina yevmel kıyameh* inneke la tuhlifül mıad








189. To Allah belongeth the dominion of the heavens and the earth; and Allah hath power over all things.
190. Behold in the creation of the heavens and the earth, and the alternation of night and day, there are indeed Signs for men of understanding,

191. Men who celebrate the praises of Allah, standing, sitting, and lying down on their sides, and contemplate the (wonders of) creation in the heavens and the earth, (with the thought): our Lord not for naught hast thou created (all) this glory to thee give us salvation from the penalty of the fire.
192. Our Lord any whom thou dost admit to fire, truly thou coverest with shame, and never will wrongdoers find any helpers
193. Our Lord we have heard the call of one calling (us) to Faith, believe ye in the Lord, and we have believed. Our Lord forgive us our sins, blot out from us our iniquities, and take to thyself our souls in the company of the righteous.
194. "Our Lord! Grant us what Thou didst promise unto us through Thy Messengers, and save us from shame on the Day of Judgment; for Thou never breakest Thy promise."


189. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah'ın her şeye gücü yeter.
190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.

191. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabındankoru ! *
192. Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.
193. Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, uhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!
194. Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vadettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vadinden caymazsın!

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
200. Ya eyyühellezıne amenusbiru ve sabiru ve rabitu vettekullahe lealleküm tüflihun
200. O ye who believe persevere in patience and constancy; vie in such perseverance; strengthen each other; and fear Allah; that ye may prosper
200. Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

KURAN'DA ALTINI ÇİZDİKLERİM-2-BAKARA

2 – BAKARA-İNEK
Bismillahirrahmanirrahim

QURAN ( ENGLISH ) ( BY A. YUSUF ALİ )
2 - The Cow
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.




1. Elif lam mim

2. Zalikel kitabü la raybe fıh* hüdel lil müttekıyn

3. Ellezıne yü'minune bil ğaybi ve yükıymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun

4. Vellezine yü'minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik* ve bil ahırati hüm yukınun

5. Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun

Yusuf Ali (English)
1. Alif Lam Mim
2. This is the Book; in it is guidance sure, without doubt, to those who fear Allah;
3. Who believe in the Unseen, are steadfast in prayer, and spend out of what We have provided for them;
4. And who believe in the Revelation sent to thee, and sent before thy time, and (in their hearts) have the assurance of the Hereafter.
5. They are on (true guidance), from their Lord,


DİYANET-1. Elif. Lam. Mim.
2. O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.
3. Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.
4. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.
5. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

YNURİ- 1. Elif, Lâm, Mîm.
2. İşte sana o Kitap! Kuşku/ çelişme/ tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, sakınanlar için.
3. Ki onlar, gayba inananlar, namazı/duayı yerine getirenlerdir. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.
4. Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Âhireti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
5. İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.

------------------------------------------------------------------------------------------------------


45. Vesteıynu bis sabri ves salah* ve inneha le kebıratün illa alel haşiıyn

46. Ellezıne yezunnune ennehüm mülaku rabbihim ve ennehüm ileyhi raciun

Yusuf Ali (English)
45. Nay, seek (Allah's) help with patient perseverance and prayer: it is indeed hard, except to those who bring a lowly spirit -
46. Who bear in mind the certainty that they are to meet their Lord, and that they are to return to Him.

DİYANET-45. Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir. *
46. Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir.

YNURİ-45. Sabra ve namaza/duaya sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
46. O ürperti duyanlar, Rablerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir.

----------------------------------------------------------------------------------------
62. İnnellezıne amenu vellezıne hadu ven nesara ves sabiıne min amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim *ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun


Yusuf Ali (English)
62. Those who believe (in the Quran), and those who follow the Jewish (scriptures), and the Christians and the Sabians, any who believe in Allah and the Last Day, and work righteousness, shall have their reward with their Lord: on them shall be no fear, nor shall they grieve.

DİYANET- 62. Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir. *
YNURİ- 62. Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sâbiîlerden Allah'a ve âhiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
67. Ve iz kale musa li kavmihı innellahe ye'müruküm en tezbehu bekarah *kalu etettehızüna hüzüva *kale euzü billahi en ekune minel cahilın




Yusuf Ali (English)

67. And remember Moses said to his people: "Allah commands that ye sacrifice a heifer." They said: "Makest thou a laughing-stock of us?" He said: "Allah save me from being an ignorant (fool)!"

DİYANET-67. Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti.
YNURİ-67. Mûsa, toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek boğazlamanızı emrediyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki: "Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım."

---------------------------------------------------------------------------------------------
127. Ve iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl* rabbena tekabbel minna* inneke entes semıul alım

128. Rabbena vec'alna müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke ve erina menasikena ve tüb aleyna* inneke entet tevvabür rahıym

Yusuf Ali (English)
127. And remember Abraham and Isma`il raised the foundations of the House (with this prayer): "Our Lord! accept (this service) from us: for Thou art the All-Hearing, the All-Knowing.
128. "Our Lord! make of us Muslims, bowing to Thy (Will), and of our progeny a people Muslim, bowing to Thy (Will); and show us our places for the celebration of (due) rites; and turn unto us (in Mercy); for Thou art the Oft-Returning, Most Merciful.

DİYANET- 127. Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin. *
128. Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.

YNURİ- 127. İbrahim'in, İsmail'le birlikte, o evin ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semî'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm'sin, her şeyi çok iyi bilirsin."
128. "Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman/Allah'a teslim olan kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et! Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."

---------------------------------------------------------------------------------------------------
152. Fezkürunı ezkürküm veşküru lı ve la tekfürun

153. Ya eyyühellezıne amenüsteıynu bis sabri ves salah* innellahe meas sabirın

154. Ve la tekulu li mey yuktelü fı sebılillahi emvat* bel ahyaüv ve lakil la teş'urun

155. Ve le neblüvenneküm bi şey'im minel havfi vel cuı ve naksım minel emvali vel enfüsi ves semerat* ve beşşiris sabirın



156. Ellezıne iza esabethüm müsıybetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun

157. Ülaike alayhim salevatüm mir rabbihim ve rahmetüv ve ülaike hümül mühtedun

Yusuf Ali (English)

152. Then do ye remember Me; I will remember you. Be grateful to Me, and reject not Faith.
153. Ye who believe! seek help with patient perseverance and prayer: for Allah is with those who patiently persevere.
154. And say not of those who are slain in the way of Allah: "They are dead." Nay, they are living, though ye perceive (it) not.
155. Be sure We shall test you with something of fear and hunger, some loss in goods or lives or the fruits (of your toil), but give glad tidings to those who patiently persevere,
156. Who say, when afflicted with calamity: "To Allah we belong, and to Him is our return" -
157. They are those in whom (descend) blessings from their Lord and mercy, and they are the ones that receive guidance.

152. Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!
153. Ey iman edenler! Sabır ve namaz-DUA ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir. *
154. Allah yolunda öldürülenlere "ölüler"" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız.
155. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele !
156. O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.
157. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır. *

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


163. Ve ilahüküm ilahüv vahıd* la ilahe illa hüver rahmanür rahıym

Yusuf Ali (English)

163. And your God is One God: there is no god but He, Most Gracious, Most Merciful.

163. İlahınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilah yoktur. O, rahmandır, rahimdir. *

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
201. Ve minhüm mey yekulü rabbena atine fid dünya hasenetev ve fil ahırati hasenetev ve kına azaben nar

202. Ülaike lehüm nasıybüm mimma kesebu* vallahü serıul hısab

Yusuf Ali (English)

201. And there are men who say: "Our Lord! Give us good in this world and and good in the Hereafter, and defend us from the torment of the fire!"
202. To these will be allotted what they have earned; and Allah is quick in account.

201. Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler.
202. İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz) Allah'ın hesabı çok süratlidir.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
214…......ela inne nasrallahi kariyb

QURAN ( ENGLISH ) ( BY A. YUSUF ALİ )
214- …."When (will come) the help of Allah." Ah! Verily, the help of Allah is (always) near!
QURAN ( ENGLISH ) (BY M.H. SHAKIR)
214-….When will the help of Allah come? Now surely the help of Allah is nigh!


214-......Bak işte, Allah'ın yardımı yakındır..



----------------------------------------------------------

216. Kütibe aleykümül kıtalü ve hüve kürhül leküm* ve asa en tekrehu şey’en ve hayrün leküm ve asa en tühıbbu şey'ev ve hüve şerrul leküm* vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun

Yusuf Ali (English)

216. Fighting is prescribed for you, and ye dislike it. But it is possible that ye dislike a thing which is good for you, and that ye love a thing which is bad for you. But Allah knoweth, and ye know not.

216. Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz. *



AYETEL KÜRSİ
255. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te'huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih* ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm* ve la yühıytune bi şey'im min ılmihı illa bi ma şa'* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hıfzuhüma* ve hüvel alıyyül azıym

256. La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy* fe mey yekfür bit tağuti ve yü'mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha* vallahü semıun alım

Yusuf Ali (English)

255. Allah! there is no god but He, the living, the self subsisting, eternal. No slumber can seize him nor heavens and on earth. Who is there can intercede in his presence except as he permitteth? he knoweth what (appeareth to his creatures as) before or after or behind them. Nor shall they compass aught of his knowledge except as he willeth. His throne doth extend over the heavens and the earth, and he feeleth no fatigue in guarding and preserving them for he is the most high, the supreme (in glory).
256. Let there be no compulsion in religion: truth stands out clear from error: whoever rejects evil and believes in Allah hath grasped the most trustworthy hand hold, never breaks. And Allah heareth and knoweth all things.

255. Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyumdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür. *
256. Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir. *

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

284. Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* ve in tübdu ma fı enfüsiküm ev tuhfuhü yühasibküm bihillah* fe yağfiru limey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa'* vallahü ala külli şey'in kadır




284. To Allah belongeth all that is in the heavens and on earth. Whether ye show what is in your minds or conceal it, Allah calleth you to account for it. He forgiveth whom he pleaseth, and punisheth whom he pleaseth. For Allah hath power over all things.



284. Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir.
-------------------------------------------------------------------------------------------

AMENER RESÜLÜ
285. Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihı vel mü'minun* küllün amene billahi ve melaiketihı ve kütübihı ve rusülih* la nüferriku beyne ehadim mir rusülih* ve kalu semı'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masıyr

286. La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha* leha ma kesebet ve aleyha mektesebet* rabbena la tüahızna in nesına ev ahta'na* rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina* rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih* va'fü anna* vağfir lena* verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirine.


Yusuf Ali (English)

285. The Messenger believeth in what hath been revealed to him from his Lord, as do the men of Faith. Each one (of them) believeth in Allah, His angels, His books, and His Messengers. "We make no distinction (they say) between one and another of His Messengers." And they say: "We hear, and we obey: (we seek) Thy forgiveness, our Lord, and to Thee is the end of all journeys."
286. On no soul doth Allah place a burden greater than it can bear. It gets every good that it earns, and it suffers every ill that it earns. (pray:) our Lord! condemn us not if we forget or fall into error; our Lord! lay not on us a burden like that which thou didst lay on those before us; our Lord! lay not on us a burden greater than we have strength to bear. Blot out our sins, and grant us forgiveness. Have mercy on us. Thou art our protector; help us against those who stand against Faith.


285. Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır" dediler.
286. Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla





20 Temmuz 2009 Pazartesi

KURAN'DA ALTINI ÇİZDİKLERİM-1-FATİHA

1-FATİHA
The Opening-- Açilis, açan, özetleyen


Bismillahirrahmanirrahim
1. Bismillahirrahmanirrahim
2. El hamdü lillahi rabbil alemin
3. Er rahmanir rahıym
4. Maliki yevmid din
5. İyyake na'büdü ve iyyake n’esteıyn
6. İhdinas sıratal müstekıym
7. Sıratallezine en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim ve lad dallin

Yusuf Ali (English)
.
1. In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
2. Praise be to Allah, The Cherisher and Sustainer of the Worlds;
3. Most Gracious, Most Merciful;
4. Master of the Day of Judgment.
5. Thee do we worship, and Thine aid we seek.
6. Show us the straight way,
7. The way of those on whom Thou hast bestowed Thy Grace, those whose (portion) is not wrath, and who go not astray.


Ali Bulaç 1- Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
Diyanet Vakfı 1. Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
Edip Yüksel 1:1 Rahman ve Rahim ALLAH'ın ismiyle.1
Elmalılı Hamdi Yazır 1-Bismillahirrahmanirrahim
Süleyman Ateş 1. Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla
Yaşar Nuri Öztürk 1 Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
________________________________________
Ali Bulaç 2-4 Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Din gününün maliki olan Allah'adır.
Diyanet Vakfı 2. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
Edip Yüksel 1:2 Övgü, tüm halkların rabbi olan ALLAH'adır.
Elmalılı Hamdi Yazır 2-Hamd o alemlerin Rabbi,
Süleyman Ateş 2. Alemlerin Rabbi (sahibi, yetiştiricisi) Allah'a hamdolsun.
Yaşar Nuri Öztürk 2 Hamt, âlemlerin Rabbi Allah'adır.
________________________________________
Ali Bulaç 2-4 Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Din gününün maliki olan Allah'adır.
Diyanet Vakfı 3. O, rahmândır ve rahîmdir.
Edip Yüksel 1:3 Rahman, Rahim (Merhametli),
Elmalılı Hamdi Yazır 3-O Rahman, Rahim,
Süleyman Ateş 3. (O) Rahman'dır, Rahim'dir.
Yaşar Nuri Öztürk 3 Rahman'dır, Rahîm'dir O.
________________________________________
Ali Bulaç 2-4 Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Din gününün maliki olan Allah'adır.
Diyanet Vakfı 4. Ceza gününün mâlikidir.
Edip Yüksel 1:4 Yargı (Din) Gününün sahibi.2
Elmalılı Hamdi Yazır 4-O din gününün maliki Allah'ın!
Süleyman Ateş 4. Din (ceza ve mükafat) gününün sahibidir.
Yaşar Nuri Öztürk 4 Din gününün Mâlik'i/ sultanıdır O...
________________________________________
Ali Bulaç 5- Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen'den yardım dileriz.
Diyanet Vakfı 5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
Edip Yüksel 1:5 Ancak sana tapar, ancak senden yardım dileriz.
Elmalılı Hamdi Yazır 5-Sade Sana ederiz kulluğu, ibadeti; sade Senden dileriz yardımı, inayeti Yarab!
Süleyman Ateş 5. (Ya Rabbi) Ancak sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz!
Yaşar Nuri Öztürk 5 Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
________________________________________
Ali Bulaç 6-7- Bizi doğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.
Diyanet Vakfı 6. Bize doğru yolu göster.
Edip Yüksel 1:6 Bizi doğru yola ilet.
Elmalılı Hamdi Yazır 6-Hidayet eyle bizi doğru yola!
Süleyman Ateş 6. Bizi doğru yola ilet:
Yaşar Nuri Öztürk 6 Dosdoğru giden yola ilet bizi...
________________________________________
Ali Bulaç 6-7- Bizi doğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.
Diyanet Vakfı 7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
Edip Yüksel 1:7 Gazaba uğrayanların ve sapmışların değil; kendilerine iyilikte bulunduğun kimselerin yoluna...
Elmalılı Hamdi Yazır 7-O kendilerine nimet verdiğin mesutların yoluna! Ne o gazap olunanların ne de sapkınların!
Süleyman Ateş 7. -ni'met verdiğin kimselerin yoluna. Kendilerine gazabedilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil. (ya Rabbi)!
Yaşar Nuri Öztürk 7 Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, karanlığa/şaşkınlığa saplanmamışların yoluna...
________________________________________
5-iyyake na’budü ve iyyake n’estein-----------SENDEN BAŞKASINA İBADET ETMEM-TAPMAM,SENDEN BAŞKASINDAN İSTEMEM……BİR DE BÖYLE OKUYUN……..DOĞRUSUNU MUTLAKA YARADAN KENDİ BİLİR……

Prof.BAYRAKTAR BAYRAKLI TEFSİRİNDEN:
1. CİLTTE FÂTİHA SÛRESİ’NDEN BİR ÖRNEK: KİME KULLUK EDİLİR, KİMDEN YARDIM İSTENİR?
اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ ﴿5
5. Yalnız sana kulluk eder; yalnız senden yardım dileriz.
Hamd âlemlerin rabbi, rahmân-rahîm ve din gününün sahibi olan Allah’a mahsustur. Rab, rahmân, rahîm ve mâlik sıfatlarının kâinatla ve içindeki beşerî âlemle olan ilişkilerinin başlangıçta doğurduğu borcun karşılığı, hamdetmektir. Hamd sadece Allah’a ait olduğu gibi, kulluk/ibadet de sadece O’na yapılır.
Demek ki Fâtihâ sûresindeki 2-4. âyetlerdeki sıfatların önünde hamd, arkasında ibadet ve yardım dileme yer almaktadır. Allah yaratan, besleyip büyüten, rahmet ve merhamet edip sahip çıkan bir varlık olması hasebiyle hamde, ibadete ve sadece kendisinden yardım talep edilmesine layıktır. Hamdedilmek, kulluğun sadece O’na tahsis edilmesi ve sadece O’ndan yardım ve destek beklenilmesi O’nun hakkıdır.
Şimdi 5. âyette geçen kavramların analizini yaparak şu sonuçlara varmamız mümkündür:
1.ُاِيَّاكَ نَعْبُد “Sadece sana kulluk ederiz”.
Fahruddîn Râzî ve Elmalılı Hamdi Yazır, bu âyetin Allah’a nasıl hamdedileceğini öğrettiğini söylemektedirler. “Sadece Allah’a kulluk etmek ve sadece O’ndan yardım dilemek, Allah’a hamdetmektir” diyen bu alimler, âyeti âyetle tefsir etmişlerdir. Onların tefsirine katılmamak mümkün değildir.
Bize göre ‘kulluk’ kavramının içi, ‘hamd’ ile doldurulmaktadır. Rab, rahmân, rahîm ve mâlik sıfatlarına sahip olan Allah, hamdedilmeye, yani ibadet edilmeye layık bir varlıktır. Yaratma, eğitme, rahmet, merhamet ve sahip çıkma sıfatlarıyla insanlar âlemi ile ilişki kuran Allah, şirk koşulmadan ibadet edilmeye layık bir hüviyete sahiptir.
Buradaki ُاِيَّاكَ iyyâke “sadece sana” ifadesi hasr/vurgu içerir ve Allah’tan başka varlıkların tapınma bakımından kutsallığını dışlar. Bu ifadenin, cümlenin başına gelmesinin sebebi, kulluktan önce sahte tanrıları dışlamanın zorunlu olduğunu göstermektir.
‘Abede Kavramı ve Kur’ân’daki Kullanımları:
َعْبُدُ na‘büdü kelimesinin kökü عبد ‘abededir. İbadet, ubudiyyet, âbid, ma‘bûd kelimeleri de ondan türemiş ve “emrini tutmak, ibadet etmek, tapınmak, çok muhterem tutmak, köle etmek, esir etmek, boyun eğdirmek, tâbi kılmak, hükmü altına almak, ıslah etmek, tekâmül ettirmek, ilerletmek, işe yarar hale getirmek, muteber hale getirmek, kendini vermek” manalarına gelmektedir. a) Bilmek, birlemek, itaat etmek وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ “Ben cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zâriyât 51/56). Hâzin bu âyette geçen لِيَعْبُدُونِ liya‘büdûni kelimesine, ليعرفون liya‘rifûni “beni bilsinler” manasını vermektedir. Çünkü Allah, cin ve insanları yaratmasaydı, O’nun varlığı bilinmeyecekti.
Böylece Hâzin, Allah’a ibadeti bilgiye dayandırmakta veya bilgi ile kulluğu aynîleştirmektedir. Ona göre kulluk, bilmek demektir.
Muhammed Esed de aynı fikri savunmaktadır. Ona göre, bütün akıl sahibi varlıkların yaratılmasındaki temel amaç, onların Allah’ın varlığını tanımaları ve bundan dolayı kendi var oluşlarını bilinçli olarak O’nun iradesi ve planı ile uyumlu hale getirme isteği duymalarıdır. İşte bu iki aşamalı tanıma ve isteme kavramlarıdır ki, Kur’ân’ın “kulluk” olarak tanımladığı şeye derin anlamını verir.
İbn Abbâs’a göre Kur’ân’da ibadet kavramı, birlemek anlamına gelmektedir. Tevhid inancı olmadan (Allah birlenmeden) kulluk yerine getirilemez. Nesefî de İbn Abbâs’ın görüşünü naklederek, tevhid ile abd kavramını birleştirmektedir. Hâzin ile Nesefî’nin görüşlerini bir araya getirirsek şöyle bir sonuca varabiliriz: Bilgiden kalkan ve tevhidde konaklayarak insanı Allah’a yaklaştıran gönül oluşumuna, kulluk denmektedir. Demek ki kulluk için birmek, birlemek için de bilmek gerekiyor.
İbn Abbâs,يعبد ya‘büdü kelimesine يطيع yutî‘u manasını vermektedir. Kulluk yapabilmek için itaat şarttır. İtaat edilmeyen varlığa kulluk edilmiş olmaz.
b) İbadet etmek
عبد ‘abede, dini Allah’a has kılarak yapılıdığında ibadet, Allah dışında bir varlığa yapıldığında ise ‘şirk’ olduğu için tapınmaktır. Fâtihâ 5’teki اِيَّاكَ نَعْبُدُ iyyâke na‘büdü “yalnız sana ibadet ederiz” ifadesi, başka âyetlerde şöyle geçmektedir: اَمَرَ اَلَّا تَعْبُدُوٓا اِلَّآ اِيَّاهُۜ “Allah size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir” (Yûsuf 12/40); وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُوٓا اِلَّآ اِيَّاهُ “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi emretti” (İsrâ 17/23).
2. وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ “Yalnız senden yardım dileriz.”
Yalnız Allah’a kulluk ediyor olmanın, ifadesi veya isbatı, yalnız O’ndan yardım dilemektir. Sadece Allah’a kulluk ettiklerini söyledikleri halde, insanlardan, türbelerden, mezarlardan ve diğer tabiat varlıklarından yardım dileyenler vardır. Bu durum, tevhid inancının gönüle yerleşmediğini, gönlün şirkten tam temizlenmediğini göstermektedir.
İsti‘âne kavramı, yardım manasına gelen العون el-‘avn kelimesinden türemiştir. Bu kalıptan alınınca, “yardım dilemek” manasını ifade etmektedir.ُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ iyyâke neste‘în “yalnız senden yardım dileriz” ifadesi, tevhid inancının sağlam olduğunu ve gönüle tam anlamıyla yerleştiğini isbat etmektedir.
Varlıkları yaratıp terbiye eden, onlara rahmet ve merhamet eden ve sahip çıkan varlık, yardım istenmeye layıktır. Bu sıfatlara sahip olmayan diğer varlıklardan yardım istenmez, istenirse şirke düşülmüş olur. Yalnız Allah’a kulluk etmek ve yalnız O’ndan yardım dilemek, hamdin içindeki manayı doldurmaktadır. Allah’ı bilmek ve birlemek, O’na itaat ve ibadet etmek ve yalnız O’ndan yardım dilemek, hamd ibadetinin içeriğidir. (Tefsîr, I, 136-139).

Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı
0532-224 18 23
0216-565 61 48
( sorularınız için lütfen bayraktar@bayraktarbayrakli.com u kullanınız
http://www.kuran.gen.tr/?x=s_bayraktar&y=si_bayraktar&cilt=1